Dedem fındık bahçesine öküz arabası ile gidiyordu ben traktör ile, dedem fındık altını tırpan ile biçiyordu ben tırpan motoru ile biçiyorum. Dedem fındığı el ile ayıklıyordu ben patos ile ayıklıyorum. 80-90 yıllık bahçelerde dedem de dönümünden 80-120 kg arası fındık alıyor bende aynı kilolar fındık alıyorum.
Peki dünya nerde, biz neredeyiz?
Gelişmiş ülkeler Bolu ilimizde yetişen hamfındığı almışlar üstüne aşı yapılmış ve bir dönümden 650 kg fındık alımı sağlamışlar. Bu fındığın dibinden filiz gelmediği için beden işçilik maliyetini %40 aşağı düşürmüşler. Fındık bahçelerine attıkları yaprak gübrelerini dahi kendileri imal etmekteler. İstanbul Üniversitesi’nde bir öğretim görevlisi ile yapmış olduğumuz organik gübre 21TL masraf ile 35 tanka atılacak miktarda gübre ürettik. Düzce Üniversitesi’nde de laboratuar sonuçlarını aldık. Peki bu olaydan üreticimin haberi var mı? Bunlar üretim ayağındaki sorunlar saymakla bitmez. Tarımda başarıyı yakalamak için üretim ayağı, sanayi ayağı, bir de Pazar ayağı... Bu üç dengenin çok iyi organize edilmesi gereklidir. Bu üç ayaktada üretim maliyetlerini en aşağı seviyede tutmalıyız. Dünya pazarında fındığın %70 ni üretiyoruz diye seviniyoruz. Peki fındık üreticilerine ve Karadeniz halkına soruyorum, gelişmiş ülkeler fındıktan 156 çeşit yemeğe katmalarına rağmen biz sütlaç pasta ve tatlı çeşitlerinin dışında hiçbir yemeğimize fındık katmasını biliyormuyuz? Sabah kahvaltısında yiyeceğimiz fındık ezmesini kendimiz yapıyor muyuz? Ankara’ya İstanbul’a belli yerlere giderken tütün kolonyasını hediye olarak götürüyoruzda fındığımızı hediye olarak neden götürmüyoruz? Devlete ait Karadeniz de bulunan aşçılık okullarında fındıktan yapılan yemek çeşitlerimizi aşçı yetiştirdiğimiz çocuklarımıza öğrettik mi? Dünya bizim fındığımızla 156 çeşit lezzet yakalarken bizler hangi lezzetleri yakaldık? Bu konuda düşünmemiz gerekmiyor mu? .. |